Yüce Allah şöyle buyurdu:
“Gerçekten Allah, siz Ehl-i Beyt’ten her türlü ricsi (günah ve pisliği) gidermek ve sizleri tertemiz kılmak istiyor.”[1]
Kisa Hadisi – Aba Hadisi Nedir?
Kisa Hadisi; Resul-ü Kibriya (sallallahu aleyhi ve alih), İmam Ali (aleyhisselam), Hz. Fatıma (selamullahi aleyha), İmam Hasan (aleyhisselam) ve İmam Hüseyin’in (aleyhisselam) fazileti hakkındaki kutsi hadistir. Kisa Hadisi hadisesi Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve alih) eşi Ümmü Seleme’nin evinde vuku bulmuştur. İslam Peygamberi (sallallahu aleyhi ve alih) Tathir ayetinin nüzulünden hemen sonra kendisi ve Ehlibeytinin (Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin -aleyhisselam-) üzerini yünden örülme bir parça (aba) ile örtmüştür. Şia imamlarının, Müslümanlara halifelik haklarının ispatı için fazilet ve üstünlüklerini ispat eden en önemli hadislerdendir.
Kisa Hadisesinin Vuku Mekanı
Allame Hilli bu konu hakkında şöyle söylemektedir: “Tathir ayetinin Ümmü Seleme’nin evinde nazil oluşu, İslam ümmetinin icma ettiği konulardandır, imamlar (aleyhisselam) ve ashabın çoğundan nakledilmiştir.”[ Allame Hilli, Nehcü’l Hak ve Keşfu’s Sıdk, s. 174.]
Şüphesiz Tathir ayeti Ümmü Seleme’nin evinde nazil olmuş ve Kisa hadisesi de onun evinde gerçekleşmiştir. İbn-i Hacer de bu ayetin Ümmü Seleme’nin evinde nazil olduğunu belirtmektedir.[İbn-i Hacer, Savaiku’l Muhrika, s. 144.] Hadis ashabı, bu ayetin ikinci halife Ömer’e sorulduğunu ve onun “Bu ayet hakkındaki sorunuzu Aişe’den sorun” dediğini ve Aişe’nin de bu soruyu “Bu ayeti kerime kardeşim Ümmü Seleme’nin evinde nazil olmuştur. Bu konuyu ona sorun; zira o bu ayet hakkında benden daha bilgilidir” diye cevaplandırdığını nakleder.[Müfid, el-Fusulu’l Muhtare, s. 122.] Suyuti ed-Dürrü’l-Mensûr kitabında İbn-i Merdeviye’den Ümmü Seleme’nin şöyle söylediğini nakleder: “Kuşkusuz Allah, yalnızca siz Ehlibeyt’ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” ayeti benim evimde nazil olmuştur.”[Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensûr, c. 5, s. 376.]
Şeyh Abdullah Behrani, kendi senediyle sahabenin büyüklerinden olan Cabir bin Abdullah-i Ensari’den şöyle rivayet etmiştir:
Kisa Hadisinin Metni
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.
Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)’ın kızı Fatıma (selamullahi aleyha)’nın şöyle buyurduğunu duydum:
“Bir gün babam Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) benim evime gelerek;
“Es-selam-u aleyki ya Fatıma (selamullahi aleyha)” (Sana selam olsun ey Fatıma (selamullahi aleyha)) dedi.
Ben de; “Aleyk’es- selam” dedim. Babam Resululah;
“Vücudumda bir bitkinlik hissediyorum” buyurdu.
Ben; “Allah seni bitkinliğe karşı korsun” dedim.
Sonra; “Kızım Yemen malı olan abâyı getir ve benim üzerime ört” dedi.
Ben de o abâyı getirip üzerine çektim. Bu sırada onun yüzünün dolunay gibi parladığını gördüm.
Biraz geçmeden oğlum Hasan da geldi ve;
“Es-selam-u aleyki ya ümmah” (Sana selam olsun ey anne) dedi.
Ben de; aleyke’s- selam ey benim gözümün nuru ve kalbimin meyvesi” dedim.
O; “Anne! Ben burada bir güzel koku hissediyorum; bu koku ceddim Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)’ın kokusuna benziyor” dedi.
Ben; “Evet, ceddin kisanın (abânın) altındadır.” dedim. Hasan abâya doğru giderek; “Es-selam-u aleyke ya ceddah.” (Selam olsun sana ey büyük baba); ey Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), benim de abânın altına girip senin yanında bulunmama izin verir misin?” dedi.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih); “Aleyke’s- selam ey benim çocuğum ve havuzumun sahibi, evet izin veriyorum” buyurdu. Hasan da Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih) ile birlikte abânın altına girdi.
Az geçmeden oğlum Hüseyin içeri girdi ve;
“Es-selam-u aleyki ya ümmah” (Ey anne sana selam olsun) dedi.
Ben de; “Aleyk’es- selam ey benim oğlum ve gözümün nuru ve gönlümün meyvesi” dedim.
Hüseyin; “Anne, ben burada bir güzel koku hissediyorum; ceddim Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)’ın kokusuna benziyor” dedi.
Ben; “Evet, ceddin ve kardeşin abânın altında bulunuyorlar” dedim.
Hüseyin abâya doğru yaklaşarak; “Es-selamualeyke ya ceddah, es-selamualeyke ya menihterehullah” (Sana selam olsun ey büyük babam, sana selam olsun ey Allah’ın seçkin kıldığı kimse); benim de sizinle beraber abânın altına girmeme izin verir misiniz?” dedi.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih); “Aleke’s- selam ey evladım, ümmetimin şefaatçisi, evet izin verdim.” buyurarak karşılık verdi. Hüseyin de kisânın altına girdi.
Bu esnada Ebu’l- Hasan Ali bin Ebi Talip (aleyhisselam) gelerek; “Es-selamualeyki ya binte Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)” (Sana selam olsun ey Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)’ın kızı) dedi.
Ben de; “Aleke’s- selam ya Ebe’l- Hasan ve ya Emir’el- Müminin” diye cevap verdim. Sonra; “Ben burada güzel bir koku hissediyorum; bu koku amcam oğlu ve kardeşim Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)’ın kokusuna benziyor” dedi.
Cevaben; “Evet, Peygamber çocuklarınla birlikte kisanın altındalar” dedim. Ali de abâya doğru ilerleyip; “Es-selamualeyke ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih). Benim de sizinle birlikte kisanın altına girmeme müsaade eder misiniz?” dedi.
Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih); “Ve aleyke’s- selam ya Ali, ya vasiyyî ve halifetî ve sahibe livaî” (Sana da selam olsun ey benim kardeşim ve ey benim vasim ve halifem ve bayraktarım,) sana da izin verdim” buyurdu.
Sonra ben abâya doğru giderek; “Es-selamualeyke ya ebetah, ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)” (Sana selam olsun ey babam, ey Allah’ın Resulü), acaba benim de sizinle birlikte abânın altında olmama izin verir misiniz?” dedim. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih); “Ve aleyki’s- selam ya bintî, veya biz’atî ve ezintuleki” (Sana da selam olsun, ey benim kızım ve ey benim vücudumun bir parçası, sana da izin verdim)” diyerek cevap verdi.
Ben de abânın altına girdim. Hepimiz abânın altına toplandığımızda babam Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) abânın iki yanından tutup sağ eliyle göğe taraf işaret ederek dedi ki:
“Ey Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beyt’im ve benim özel yakınlarımdır. Bunların eti benim etimdendir ve kanları benim kanımdandır; bunları inciten beni de incitir ve bunları üzen beni de üzüyor. Ben bunlarla savaşanlarla savaşırım ve bunlarla sulh içinde olanlarla sulh içindeyim; bunların düşmanlarına düşmanım ve bunları sevenleri severim; bunlar hakikaten bendendirler ve ben de bunlardanım. Allah’ım, kendi rahmet ve bereketini, ihsan ve bağışını bana ve bunlara indir ve bunlardan her türlü pisliği gider ve bunları tertemiz kıl.
Allah-u Teala buyurdu ki: “Ey benim meleklerim ve ey göklerde bulunanlar, bina edilmiş gökyüzünü ve döşenmiş yeryüzünü ve aydınlatan ay ve ışık saçan güneşi, dönen her feleki (gezegeni), akan denizi ve dolaşan gemiyi, sadece kisânın altında olan bu beş kişinin sevgisi için yarattım.
Cebrail-i Emin; “Ya Rabbî, abânın altında bulunan kimlerdir?” diye sordu.
Allah; “Onlar, Peygamber’in Ehl-i Beyt’i ve risaletin madenidirler; onlar; Fatıma (selamullahi aleyha), babası, kocası ve çocuklarıdır” buyurdu.
Cebrail; “Ya Rab, yere inip onların altıncısı olmama izin verir misin?” dedi.
Allah Teala; “Evet izin verdim” buyurdu.
Bu vakit Cebrail-i Emin de yere indi ve; “Es-selamualeyke ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) (Selam olsun sana ey Allah’ın Resulü), yücelerin en yücesi olan Allah sana selam gönderiyor, güzel tebrik ve ihtiramını sana sunuyor ve buyuruyor ki:
“İzzet ve celalime and olsun ki, ben bina edilmiş gökyüzünü ve döşenmiş yeryüzünü ve aydınlatan ayı ve ışık saçan güneşi ve dönen her feleki (gezegeni) ve akan her denizi ve dolaşan her gemiyi, sadece sizin hatırınız ve sizin sevginiz için yarattım.”
Allah Teala benim de sizinle birlikte olmam için izin verdi. Ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), sen de izin veriyor musun?” dedi.Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu: “Ve aleyke’s- selam ya emine vahyillah, innehuna’amkadezintu leke” (Sana da selam olsun ey Allah’ın vahyinin emini, evet sana da izin verdim.”
Bunun üzerine Cebrail de bizimle birlikte abânın altına girerekve babama dedi ki: “Allah size şöyle vahy etmiştir: “Gerçekten Allah, siz Ehl-i Beyt’ten her türlü ricsi (günah ve pisliği) gidermek ve sizleri tertemiz kılmak istiyor.”[1]
Bu sırada Ali; “Ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), bizim bu abânın altında oturmamızın Allah katındaki fazileti nedir?” diye sordu.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu: “Beni hak olarak peygamberlikle gönderen ve insanların kurtarıcısı olarak beni risaleti için seçen Allah’a and olsun ki, bizim bu haberimiz (böylece kisânın altında toplanmamızla ilgili olay), yeryüzünde içerisinde şiilerimizden ve dostlarımızdan bir topluluğun bulunduğu herhangi bir toplantıda söylenecek olursa, onlar dağılıncaya kadar mutlaka onlara rahmet iner ve melekler onların etrafını sarar ve onlara Allah’tan bağış dilerler.”
Bu esnada Ali; “O halde Allah’a and olsun ki, biz saadete kavuştuk” dedi.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih) de şöyle buyurdu: “Ey Ali, beni hak üzere peygamber olarak gönderen ve insanların kurtarıcısı olarak risaleti için beni seçen Allah’a and olsun ki, bizim bu haberimiz, şiilerimizden bir topluluğun bulunduğu herhangi bir mecliste söylenirse ve onların içerisinde sorunu olan birisi olursa, onun sorununu Allah Teala mutlaka giderir; onların içerisinde gamlı biri olursa, Allah Teala onun gamını yok eder ve onların içerisinde ihtiyacı olan biri olursa, Allah onun ihtiyacını bertaraf eder.”
Ali bunu duyunca; “O zaman Allah’a and olsun ki, biz mutluluk ve saadete kavuştuk ve Kâ’be’nin Rabbine and olsun ki, bizim şiilerimiz de dünya ve ahirette mutluluk ve saadete kavuştular” dedi. [2]
——————————————————————–
[1] – Ahzab/33.
[2] – Avalim’ul- Ulum ve’l- Mearif (Behrani), c. 11, s. 635; İhkak’ul- Hak, c. 2, s. 557-558; Nur’ul- Afak, (Şeyh Keni) s. 4, b. Tahran; Müntahab’ul- Kebir (Mecma’ul- Bahreyn kitabının sahibi Allame Tureyhi); el-Ğurer-u ve’d- Durer (İrşad kitabının sahibi Allame Deylemi).