1- “Kim zalim bir hükümdarın yanına giderek onu Allah’tan çekinmeye emreder ve ona nasihatte bulunursa, tüm insan ve cinlerin mükafatı kadar ona mükafat verilir.” [1]
2- “İslam beş esas üzerine kurulmuştur: Namaz, zekat, hacc, Ramazan ayının orucu ve biz Ehl-i Beyt’in velayeti. Dört esas hakkında (onları terk etmede bazen) ruhsat verilmiştir, ama velayeti terk etmede ruhsat verilmemiştir. (Çünkü) Malı olmayana zekat ve hacc farz kılınmamıştır; hasta olan namazını oturarak kılar ve orucunu yer ama velayet, ister sağlam olsun ister hasta, ister fakir olsun ister zengin herkese farzdır.” [2]
3- “Allah-u Teâlâ, Şuayb peygambere şöyle bir vahiy gönderdi: Ben senin kavminden yüz bin kişiyi cezalandıracağım; kırk bini kötülerdendir ve altmış bini de iyilerden. Şuayb (a.s) “Ey Rabbim! Bu kırk bin kişi kötülerdendir; iyilerin suçu nedir?” dediğinde, Allah-u Teâlâ ona şöyle vahyetti: Onlar da kötülere dalkavukluk yapıp, benim gazabım için onlara gazaplanmadılar.” [3]
4- “Bütün meselelerin zirvesi, onların doruk noktası, anahtarı, kapısı ve Allah’ın rızasını sağlayanı İmam’ı tanıdıktan sonra ona itaat etmektir. Bilin ki, eğer bir adam geceleri ibadet eder, gündüzleri oruç tutar, bütün malını Allah yolunda verir ve ömrü boyunca her yıl hacca gider ama takip edeceği ve bütün işlerini onun kılavuzluğuna göre yapacağı İlahi bir velinin velayetine inanmazsa, Allah katında hiç bir sevabı hakketmez ve iman ehlinden de sayılmaz.” [4]
5- “Bil ki, yaşadığın şehrin halkı sana “Sen kötü insansın” derse, seni üzmemeli; “Sen iyi insansın” derlerse de bu seni sevindirmemelidir. Böyle olmadıkça bizlerin dostu olamazsın. (Her halükarda) Sen kendini Allah’ın kitabına sunmalısın. Eğer O’nun yolunda gidiyor, O’nun küçümsediğini küçümsüyor, sevdirdiğini seviyor ve korkuttuğundan da korkuyorsan, o zaman diren ve hakkında söylenen sözlerin sana bir zararı olmadığı için de kendini müjdele.” [5]
6- Süleyman b. Halid “İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğunu naklediyor: “İslam’ın kökünün, dalının ve zirvesinin ne olduğunu sana söyleyeyim mi?” Evet, sana feda olayım dediğimde şöyle buyurdular: “İslam’ın kökü namaz, dalı zekat ve zirvesi cihattır.” Daha sonra: “İstediğin takdirde hayır kapılarını sana açıklarım” buyurdu. Sana feda olayım açıklayın, dediğimde şöyle buyurdu: “Oruç, ateşe karşı siperdir; sadaka, hataları (günahları) yok eder ve gece yarısı kalkarak, Allah’ın zikriyle meşgul olmak”. [6]
7- “Her kim Allah tarafından bir İmam ve önderi olmaksızın ibadette kendini yorarak Allah’a itaat ederse, onun ibadetteki çabası kabul olmaz; o sapık ve hayrandır. Allah onun amellerinden hoşlanmaz; o kendi çoban ve sürüsünü kaybetmiş bir koyuna benzer ki, gün boyu dolaşır durur; karanlık sardığında çobanının sürüsü olmayan başka bir sürü görür. Meleyerek ona doğru gider, onunla aldanır ve (geceyi) onların ağılında yatar. (Sabah olunca) çoban “Kendi çoban ve sürüne katıl; sen çoban ve sürünü kaybetmişsin” diyerek ona bağırır (onu kovar). Tekrar dehşet, şaşkınlık ve aç bir vaziyette o tarafa bu tarafa kaçar. Onu kendi çoban ve sürüsüne götürecek kimse olmadığından dolayı kurt onun kaybolmasını ganimet bilip onu yer. Ya Muhammed! Bil ki ümmetten her kim, Allah tarafından belli ve adil bir İmam’ı olmadan sabahlarsa, sapıklık ve hayranlık içerisinde sabahlar. Eğer bu durum üzere ölürse, küfür ve nifak ölümüyle ölmüş olur.” [7]
8– “Kim Allah için sever, Allah için düşman olur ve Allah için ihsan ederse, imanı kamil olan kimselerden olur.” [8]
9- “Cabir diyor ki, İmam Bakır (a.s) bana şöyle buyurdular: “Ey Cabir! Şia olduğunu iddia edenin bizleri sevdiğini söylemesi hiç yeter mi? Ant olsun Allah’a, bizim Şialarımız Allah’tan korkan, O’na itaat edenden başkası değildir. Bizim Şialarımız ancak alçak gönüllü olmak, Allah’tan korkmak, emanettar olmak, Allah’ı çok anmak, oruç tutmak, namaz kılmak, ana ve babaya iyilik etmek, fakir komşu, yoksul, borçlu ve yetimlere karşı kendini mes’ul bilmek, doğru konuşmak, Kur’ân okumak ve insanlar hakkında iyilikten başka bir şey söylememekle tanınırlar ve onlar kendi kavimlerinin işlerde emin bildikleri insanlardır.” [9]
10- “Mümin sevinçli olduğunda sevinci onu günah ve batıla sokmaz; öfkelendiğinde öfkesi onu hak söz söylemekten çıkarmaz ve güçlü olduğunda ise, gücü onu hakkı olmadığı şeye tecavüz etmeğe sürüklemez.” [10]
11- “Her kulun kalbinde beyaz bir nokta vardır. Bir günah işlediğinde o noktada siyah bir nokta oluşur; tövbe ederse, o siyahlık yok olur. Günah işlemeyi sürdürürse, o siyahlık gittikçe büyür ve sonunda o beyazı tamamen kaplar. Beyazı tamamen kapladığında artık o kalbin sahibi asla hayra dönmez. Allah-u Teâlâ: “Hayır, onların kazanmakta oldukları kalpleri üzerinde pas tutmuştur.” diye buyurduğu (ayet-i şerifede) işte bu mana kastedilmiştir.” [11]
12- “Eğer bir adam haram yoldan bir mal elde ederse, onun hac, umre, sila-i rahim (ve buna benzer amelleri) kabul olmaz.” [12]
13- “Kemalin tümü, din hususunda derin bilgi sahibi olmak, musibetlere karşı sabretmek ve geçim masrafını ölçülü bir şekilde ayarlamaktır.” [13]
14- “Üç şey dünya ve ahiret güzelliklerindendir: Zulüm yapanı affetmen, ilişkisini kesenle ilişki kurman ve sana karşı cahillik yapana yumuşak ve olgun davranman.” [14]
15- İmam (a.s): “Allah’a isyan eden, O’nu tanımamıştır” buyurup şu manzumeyi okudular:
“Allah’ı sevdiğini söyler, isyan edersin O’na
Acayip bir iştir bu, ant olsun ki canına
Sevgin gerçek olsaydı, itaat ederdin O’na
Çünkü aşık maşukun, sözünden çıkmaz asla.” [15]
16- “İlminden faydalanılan bir alim, yetmiş bin abitten daha üstündür.” [16]
17- “Beş şeyi sana tavsiye ediyorum: Zulme uğradığında zulüm yapma; hıyanet ederlerse, hıyanet etme; tekzip edildiğinde, sinirlenme; methedildiğinde sevinme; kınandığında sabırsızlanma; hakkında söylenen şeyler hususunda düşün; eğer söyledikleri şeyleri kendinde bulursan (bil ki) söylenen hak söze karşı öfkelendiğinde Allah’ın gözünden düşmenin musibeti, halkın gözünden düşmek korkusundan daha büyüktür. Ama eğer sende olanın aksini söylerlerse (o zaman) zahmetsiz sevap elde etmiş olursun.” [17]
18- “Allah-u Teâlâ, dünyayı hem sevdiğine ve hem de sevmediğine verir. Ama dinini ancak sevdiğine verir.” [18]
19- “Düşmanlık yapmaktan sakın; çünkü düşmanlık kalbi bozar ve nifak doğurur.” [19]
20- “Yazıklar olsun sana (ey mağrur insan)! Sen, hırsızsın; günah hırsızı; bir şehvet gördüğünde veya günaha ortam hazır olduğunda cehaletle ona doğru koşuyorsun. Sanki Allah, seni görüp gözetmiyor. Ey cennet talibi! Uykun ne kadar uzun; bineğin ne de yorgun ve himmetin ne de zayıftır! Allah bu halinle sana hayır versin! Ey cehennemden kaçmak isteyen! Neden bineğin hızla seni ona doğru götürüyor? Seni cehenneme düşürecek şeyler uğuruna ne kadar da gayret ediyorsun! Evlerin önlerinde (kitabın satırları gibi) sıralanan şu kabirlere bir bakınız. Sıralar birbirine yakın, mezarlar da birbirlerinin kenarlarındadır. Ama ulaştıkları şeylerde (cennet ve cehennemde) birbirlerinden uzaktırlar. Bunlar onarıp yıktılar; ısınıp ürktüler; mesken edinip kovuldular; ikamet edip göçtüler.” [20]
—————-
[1]- Biharu’l-Envar, c. 75, s. 375.
[2]- Vesailu’ş-Şia, c. 1, s. 14.
[3]- Mişkatu’l-Envar, s. 51.
[4]- Vesailu’ş-Şia, c. 1, s. 91.
[5]- Tuhafu’l-Ukul, s. 577.
[6]- Usulu’l-Kafi, c. 2, s. 23.
[7]- Usulu’l-Kafi, c. 1, s. 375.
[8]- Usulu’l-Kafi, c. 2, s. 124
[9]- Usulu’l-Kafi, c. 2, s. 74.
[10]- Usulu’l-Kafi, c. 2, s. 234.
[11]- Biharu’l-Envar, c. 73, s. 332.
[12]- Biharu’l-Envar, c. 99, s. 125.
[13]- Tuhafu’l-Ukul, s. 597.
[14]- Tuhafu’l-Ukul, s. 599.
[15]- Tuhafu’l-Ukul, s. 601.
[16]- Tuhafu’l-Ukul, s. 601.
[17]- Tuhaf’ul-Ukul, s. 577.
[18]- Tuhafu’l-Ukul, s. 611.
[19]- Eimmetuna, c. 1, s. 365; “Hilyetu’l-Evliya” kitabından naklen.
[20]- Tuhafu’l-Ukul, s. 595.