21- “Sana iyilik yapmış olanın senin üzerindeki hakkı, ona teşekkür etmen, iyiliğini anman, hakkında güzel sözler yayman ve Allah ile kendi aranda onun için halisane dua etmendir. Böyle yaptığında gizlide ve açıkta ona teşekkür etmiş olursun. Yaptığı iyiliği hemen telafi etmek mümkün olursa, telafi et ve mümkün olmazsa, fırsat bulup (bulduğunda) bu iyiliğin karşılığını vermeye (vermek için) hazırlan.”[1]
22- “Allah katında en sevimliniz, ameli en güzel olanınızdır. Ameli en üstün olanınız, Allah indinde olan sevaba en çok rağbet göstereninizdir. Azabından (azaptan) daha çabuk kurtulanınız, O’ndan çok korkanınızdır. O’na en yakın olanınız, ahlakı en güzel olanınızdır. Allah’ın hoşnutluğunu en fazla kazananınız, ailesinin refahını en iyi sağlayanınızdır ve en değerliniz ise, takvası daha çok olanınızdır.” [2]
23- “Eğer insanlar ilim öğrenmenin faydalarını bilselerdi, kan dökmek ve denizlere dalmak pahasına bile olsa, ilim öğrenirlerdi.” [3]
24- İyileşen bir hastayı görüp ona şöyle buyurdu: “Günahlardan tertemiz olman mübarek olsun. Allah seni hatırlamıştır ve sen de O’nu hatırla. Günahlarını affetmiştir; sen de O’na şükret.” [4]
25- “İster ciddi olsun ister şaka, büyük küçük her yalandan sakının. Çünkü insan küçük yalan söylediği zaman, yavaş yavaş büyük yalan söylemeye de cüret eder.” [5]
26– “Duanın kabul olmamasına sebep olan günahlar şunlardır: Kötü niyetli olmak, batını bozuk olmak, kardeşlerine ikiyüzlü davranmak, duanın kabul olacağına inanmamak, farz namazları vakitleri geçene dek geciktirmek, iyilik ve sadakayla Allah’a yaklaşmayı terk etmek ve konuşmada küfür ve sövüşe başvurmak.” [6]
27- İmam Seccad’a (a.s): “Ey Resulullah’ın torunu! Nasıl sabahladın” denildiğinde şöyle buyurdular: “Sekiz şeye çağırıldığım halde sabahladım: Allah-u Teâlâ farizaları yerine getirmeyi; Peygamber, sünnetine uymayı; çoluk-çocuk, geçimlerini sağlamayı; nefis, şehvete dalmayı; şeytan, günah işlemeyi; amelleri gözeten iki melek (Rakib ve Atid), doğru amel yapmayı; ölüm meleği (Azrail), ruhu almayı ve kabir de cesedi istediği halde sabahladım.” [7]
28- “Birleri, onlarına galip olan kimseye yazıklar olsun.” (Bir günaha karşılık bir ceza, bir haseneye iyiliğe) karşılık da on mükâfat verildiği için birlerden maksat günahlar ve onlardan maksat ise, sevaplardır).” [8]
29- “Günah işlemeye sevinmekten sakın; çünkü günah işlemeye sevinmek, onu yapmaktan daha kötüdür.” [9]
30- “Nimetlerin değişmesine (elden çıkmasına) sebep olan günahlar şunlardır: İnsanlara zulmetmek; iyi iş ve iyilik yapma âdetini terk etmek ve şükretmek gerekirken, nimete küfran etmek (şükretmemek).” [10]
31- “Kötü işi terk etmekten vazgeçme, o kötü fiille tanınmış olsan bile.” [11]
32- “Allah katında O’nu (Allah’ı) tanımaktan sonra, karın ve tenasül organının iffetini korumaktan daha sevimli bir şey yoktur. Yine Allah indinde, O’ndan bir şey dilenilmesi kadar sevimli hiçbir şey yoktur.” [12]
33- “Nice insanlar vardır ki, hakkında söylenen övgüyle (övgüye) aldanmıştır ve nice insanlar vardır ki, Allah’ın (onun günah ve sırlarını) örtmesiyle mağrur olmuştur. Yine nice insanlar vardır ki, Allah’ın onlara yaptığı ihsanla meşgul olup, gaflete dalmışlardır.” [13]
34- “Birisi İmam’ın (a.s) huzurunda “Allah’ım! Beni kullarına muhtaç kılma” dediğinde şöyle buyurdu: “Öyle değildir (deme); çünkü insanlar birbirlerine muhtaçtır. Fakat sen şöyle de: “Allah’ım! Beni kötü kullarına muhtaç kılma.” [14]
35- “Allah’ın, kitabında sizleri korkuttuğu şeylerden korkun ve zalimlere verdiği azap vaatlerinin bazılarının size de inmeyeceğinden emin olmayın. Allah-u Teâlâ başkalarının hikâyesini anlatmakla size öğüt vermiştir. Mutlu (bahtiyar) kimse başkalarından öğüt alan kimsedir.” [15]
36- “Takvayla yapılan hiçbir amel az olmaz. Allah hakkında (katında) kabul olan bir şey nasıl az olabilir ki.” [16]
37- “İnsanların en değerlisi kimdir?” diye soruduklarında, “Dünyayı kendisi için bir değer bilmeyen (kabul etmeyen) kimsedir” buyurdu. [17]
38- “Ey insanlar! Allah’tan korkun ve biliniz ki O’na döneceksiniz. O gün herkes yaptığı hayır ve kötü amelini hazır bir halde karşısında bulacak ve işlediği kötülükle arasında çok uzun bir mesafenin olmasını dileyecektir. Allah kendisinden sakınmanızı emretmektedir.”
Yazıklar olsun sana ey gafil Âdemoğlu! Oysa senden gaflet edilmemekte; ecelin her şeyden daha hızlı sana doğru süratle gelmektedir. Seni arıyor ve seni yakalamasına bir şey kalmamıştır. Neredeyse vaktini tüketmişsin; ölüm meleği canını almış ve kabirde yalnız başına bırakılmışsın. Ruhun tekrar sana döndürülmüştür. “Nekir” ve “Münkir” adlı iki melek seni sorguya ve sıkı bir imtihana çekmek için aniden, habersiz olarak yanına gelmişlerdir. Bil ki, onların senden soracakları ilk soru, taptığın Rabbin, sana gönderilen Peygamber, inandığın din, okuduğun kitap, itaat ettiğin imam hakkında ve ömrünü nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp ve nerede harcadığından olacaktır…” [18]
39- “Annenin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki, o hiç kimsenin diğerini taşımadığı yerde (karnında) seni taşımıştır. Hiç kimsenin başkasına vermediği kendi yüreğinin meyvesinden sana yedirmiş ve seni seve seve kulağı, gözü, eli, ayağı, saçı, derisi ve (kısaca) bütün azalarıyla korumuştur. Hamilelik döneminin bütün zorluk, dert, elem ve gamlarını yüklenen de yine o olmuştur. Sonra Rabbin seni ondan ayırıp yeryüzüne getirmiştir. Aç kalıp, seni doyurmaya; çıplak kalıp, seni giydirmeye; susuz kalıp, sana su vermeye; güneşte kalıp, seni gölgede tutmaya; zorluklar çekerek seni nazlıca yetiştirmeye; uykusuz kalarak seni tatlı tatlı uyutmaya razı olan yine o olmuştur. Karnı sana yuva, eteği örtü, göğsü su kabı, canı siper, dünyanın sıcaklık ve soğukluğuna senin için bizzat kendisi tahammül eden yine de o olmuştur. Öyleyse bu iyilikler miktarınca ona teşekkür etmelisin. Bunu Allah’ın yardımı olmaksızın yapman mümkün değildir.” [19]
40- “Korunmak için kendine bir vesile hazırla ve nefsini yokla. İmtihan ve sorguya tabi tutulmadan önce kendine cevap (cevaplarını) hazırla. Eğer iman eden, dinini tanıyan, doğrulara uyan ve Allah’ın velilerini sevenlerden olursan, (o zaman) Allah, delilini (vereceğin cevabı) sana bildirir; dilini doğruya açar ve böylece güzel cevap vererek cennete ve Allah’ın rızasına kavuşmakla müjdelenirsin. Melekler rahmet ve nimetle seni karşılarlar. Böyle olmadığın takdirde, dilin tutulur; delilin batıl olur ve cevap vermekten aciz kalarak cehennemle müjdelenirsin. Azap melekleri cehennemin kaynar suyu ve yakıcı ateşiyle seni karşılarlar.” [20]
—————
[1]- Tuhafu’l Ukul, s.533.
[2]- Tuhafu’l Ukul, s.563.
[3]- Biharu’l Envar, c.1, s.185.
[4]- Tuhafu’l Ukul, s.567.
[5]- Tuhafu’l Ukul, s.563.
[6]- Meani’l Ahbar, s.271.
[7]- Biharu’l Envar, c.76, s.15.
[8]- Tuhafu’l Ukul, s.567.
[9]- Biharu’l Envar, c.78, s.159.
[10]- Meani’l Abhar, s.270.
[11]- Biharu’l Envar, c.78, s.161.
[12]- Tuhafu’l Ukul, s.571.
[13]- Tuhafu’l Ukul, s.567.
[14]- Tuhafu’l Ukul, s.561.
[15]- Tuhafu’l Ukul, s.507.
[16]- Tuhafu’l Ukul, s.562.
[17]- Biharu’l Envar, c.78, s.135.
[18]- Tuhafu’l Ukul, s.503.
[19]- Tuhafu’l Ukul, s.529.
[20]- Tuhafu’l Ukul, s.505.