99: İbrâhim karar verdi: “Ben Rabbimin rızâsı için hicret ediyorum. Rabbim beni, kendisine en güzel şekilde kulluk yapabileceğim bir yere elbette ulaştıracaktır” dedi.
100: Ardından da: “Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir erkek çocuk bağışla!” diye duâ etti.
101: Biz de ona yumuşak huylu, aklı başında bir oğul müjdeledik.
102: Çocuk büyüyüp de, beraberinde çalışıp çabalayacak yaşa gelince İbrâhim bir gün: “Evlâdım! Son birkaç gecedir rüyâmda seni kurban etmem gerektiğini görüyorum. Ne dersin, bir düşün bakayım?” dedi. Çocuk hiç tereddüt etmeden: “Babacığım! Sana emredilen neyse onu yap; inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” diye cevap verdi.
103: İkisi de Allah’ın emrine tam mânasıyla teslim olmuştu. İbrâhim oğlunu sağ şakağı üzerine yere yatırdı.
104: Kendisine: “Ey İbrâhim!” diye seslendik.
105: “Gerçekten sen gördüğün rüYanin gereğini yerine getirdin. Biz, iyilik eden ve işini güzel yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.”
106: Hiç şüphe yok ki bu apaçık bir imtihandı.
107: Oğlunun canına bedel olarak, ona büyük bir kurbanlık verdik.
108: Sonraki nesiller arasında onun için güzel bir nâm bıraktık.
109: Selâm olsun İbrâhim’e.
110: Biz, iyilik eden ve işini güzel yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.
111: Şüphesiz o bizim mü’min kullarımızdandı.
112: Biz ona, sâlihlere dâhil bir peygamber olacak bir başka evlâdı, İshâk’ı müjdeledik.
113: Hem önceki çocuğa, hem İshâk’a feyiz ve bereketler bahşettik. Ama her ikisinin neslinden Allah’a iyi kulluk edenler bulunduğu gibi, kendisine açıkça zulmedenler de vardır.