Ayetullah Marifet
Düşünürler Kur’an’ın mucizeleri hakkında birçok meseleyi gündeme getirmiş ve bunları farklı boyutlarda incelemişlerdir.
Tabi konu hakkında farklı görüşler de vardır. Selefler (öncekiler) bir şekilde düşünmüş, halefler (sonradan gelenler) başka bir şekilde düşünüp seleflerin beyanlarına yeni şeyler ilave etmişlerdir.
Aşağıda Kur’an’ın mucizeleri hakkında öne sürülen farklı görüşlere değineceğiz:
1-Arap edipler ve uzman edebiyatçılar Kur’an’ın yüce belagat ve fesahate sahip olmasından dolayı mucize olduğunu söylemişlerdir. Kur’an’da kullanılan kelimelerin açık ve akıcı bir anlatıma sahip olması, kelimelerin titizlikle seçilmesi ve kelimelerin kendi münasip yerlerinde kullanılması güzel bir terkip meydana getirmiştir. Böylece kelimeler arasında var olan ahenk, bir örgü ağı oluşturmuş ve baştanbaşa her ayet ve sure birbirinden ayrılmayan bir düzenin habercisi olmuştur.
Bütün bunlar, bu ilahi sözün güç ve kudretine delalet etmektedir. Buna ilave olarak seçilmiş kelimelerin yerlerinin değiştirilmesi imkânsızdır. Bu ilim ve edebiyat öncülerinin beyan ettikleri bir sırdır. Diyorlar ki: Kur’an kelimelerinden herhangi biri alınıp bunun yerine başka bir kelime yerleştirilmek için bütün Arap lügati aransa bile, bunun yerini alacak bir kelime bulunamaz. Zira bu kelimeyle mana, muhteva, ahenk ve uyum açısından bir olan herhangi bir kelime bulunmaz. Bu insan kudretinin dışında olan bir titizliğin her cümle için seçilen kelimelere ve her ayet için seçilen cümlelere, gösterildiğini sergiler. Zira böyle seçilmiş kelimelere ve cümlelere titizlikle riayet etmek bilfiil zihnin huzuruna ve kâmil ihataya gereksinim duymaktadır.
İnsan her ne kadar kelimelerin özelliklerini tanımada uzman olsa da daimi zihni huzura ve kâmil bir ihataya sahip olamaz. Kesinlikle –her ne kadar yetenekli ve uzman olsa da- hataya duçar olur ve kullandığı kelimeler veya cümleler yüzünden küçük düşürülür. Zira bu gibi durumlar hatipler ve edipler arasında görülen bir vakıadır. Lakin Kur’an – geniş bir zaman zarfında nazil olmakla birlikte- düzenli ve muhkem kelami güç ve kudrete sahiptir.
Kur’an kelimelerinin seçimi ve düzeni hakkında şöyle denilmiştir: “Eğer Kur’an ayetleri içinden bir kelime alınıp -cümleye uygun olacak şekilde- bunun benzeri tüm Arapçada bulunmaya çalışılırsa, yine de bulunmaz”.
2- Kur’an’ın anlatım üslubu ve düzen tekniği, cümle yapısı ve lafızların ahengi, ne geçmişte ve ne de gelecekte eşi benzeri olmayan yeni bir kalıp, form ve üslupla Araplara sunulmuştur. Bu tür bir nazım ve cümle yapısı yeni olmasına rağmen Arap edebiyatının üslubundan uzak değildi. Arap edipler arasında yaygın olan edebi türler, şiir, nesir veya seciydi ki bunların her birinin kendince üstünlük ve eksiklikleri vardı.
Şiirin ayrıcalığı kalplerin derinliklerini etkisi altına alıp cezp etmesidir. Lakin kafiye düzeni ve vezne riayet etmek söz sahibinin özgürlüğünü sınırlar. Nesrin ayrıcalığı söz sahibinin özgür olmasındandır. Zira isteğine uygun bildiği her türlü kelime ve tabirleri özgürce seçip kullanabilir. Ama şiir gibi cazip değildir. Seci, her ne kadar zahiri itibariyle güzel ve söz söylemede bir çeşit sanat gösterisi sayılıyorsa da tekellüf, zorluğu ve özellikle uygun olmayan kelimelerin kullanımı onun güzelliğinden eksiltir.
Kur’an bu üç edebi sanatı bir araya toplamış ve bunların güzelliklerini alıp eksikliklerini atmıştır. Bu, Kur’an’ı yöntemin özgünlüğündendir. Yani Kur’an şiirin çekiciliğine, nesrin kayıtsızlığına ve secinin tekellüfü olmadan bunların tüm güzelliklerine sahiptir. Bu ilginç özellikler ilk günden beri Arap edipleri için aşikârdı.