Ehl-i Beyt

Ana Sayfa Sorulara Cevap 6 Mayıs 2020 1402 Görüntüleme

“Ashabım gökteki yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz” hadisine bakış açınız nedir?

SORU :

Bir hadîs-i şerîfde(Ashabım gökteki yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz) buyurmuşdur. bu hadise bakış açınızı öğrenmek istiyorum.

AYRINTILI CEVAP :

Biz bu rivâyet hakkında önce bu rivâyetin zayıf, itibarsız ve uydurma olduğunu itiraf eden Sünni âlimlerin isimlerini kaynaklarıyla birlikte vereceğiz; daha sonra rivâyetin senetlerini incelemeğe tâbi tutacağız;. ardından da hadisin muhtevası üzerinde durmağa çalışacağız.

Hadisi Zayıf Bilen Ehl-i Sünnet Alimleri:

1- İmam Ahmed b. Hanbel (Ölüm: 241 hc.) (1)
2- Hâfız Ebu İbrâhim-il Muznî (Ölüm: 264 hc.) (2)
3- Hâfız Ebu Bekr-il Bezzâr (Ölüm: 292 hc.)
4- İbn-ül Kattân -Hâfız Ebu Ahmed Abdullah b.Adiyy- (Ölüm: 365 hc.) (4)
5- Hâfız Ebu-l Hasan Dârekutnî (Ölüm: 385 hc.) (5)
6- Hâfız İbn-i Hazm -Ebu Muhammed Ali b. Ahmed- ( Ölüm: 456 hc.) (6)
7- Hâfız Beyhakî -Ebubekr Ahmed b. Hüseyin b. Ali b. Abdullah- (Ölüm: 457 hc.) (7)
8- Hâfız Ebu Ömer İbn-i Abd-il Birr (Ölüm: 463 hc.) (8)
9- Hâfız İbn-i Esâkir -Ebu-l Kâsım Ali b. Hibetullah- (Ölüm: 571 hc.) (9)
10- Hâfız Abdurrahman Ebu-l Ferac İbn-il Cevzî (Ölüm: 597 hc.) (10)
11- Hâfız İbn-i Dihye –Ebu-l Hattab Ömer b. Hasan- (Ölüm: 633 hc.) (11)
12- İmam Esir-üd Din Ebu Hayyân-il Endülüsî (Ölüm: 745 hc.) (12)
13- Hafız Şemsüddin Ebu Abdillah ez-Zehebî Ölüm: 748 hc.) (13)
14- Ahmed İbn-i Abdülkadir Tâcuddin İbn-i Mektum Ebu Muhammed-il Kaysî (Ölüm: 749 hc.) (14)
15- Şemsüddin İbn-i Kayyim-il Cevziyye (Ölüm: 751 hc.) (15)
16- Hâfız Zeynüddin Abdurrahim b. Hüseyn-il İrâkî (Olüm: 806 hc.) (16)
17- Hafız Şehabüddin İbn-i Hacer-il Askalânî ( Ölüm: 852 hc.) (17)
18- Kemâlüddin Muhammed İbn-il Hemmâm-il Hanefî (Ölüm: 861 hc.) (18)
19- İbn-u Emir-il Hâc -Şemsüddin Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Hasan- (Ölüm: 879 hc.) (19)
20- Hâfız Şemsuddin Ebulhayr Muhammed b. Abdurrahman Es-Sahavî (Ölüm: 902 hc.) (20)
21- Kemâlüddin Ebu-l Meâlî Muhammed b. Emir Nâsıruddin Muhammed b. Ebî Bekr b. Ali b. Ebî Şerif-il Makdisî-iş Şâfiî (Ölüm: 906 hc.) (21)
22- Hâfız Celâlüddin-is Suyûtî eş-Şâfiî (Ölüm: 911 hc.) (22)
23- Şeyh Aliyy-ül Muttaki-l Hindî (Ölüm: 975 hc.) (23)
24- Şeyh Aliyy-ül Kâriyy-ül Mekkî (Ölüm: 1014 hc.) (24)
25- El-Mennâviyy-üş Şâfiî -Abdürrauf b. Tâc-ül Ârifin b. Ali b. Zeynülâbidin- (Ölüm: 1029 hc.) (25)
26-Şeyh Şehâbüddin-il Hafâcî-il Hanefî -Ahmed b. Muhammed b. Ömer (Ölüm: 1096 hc.) (26)
27- Kâzî Muhibbullah-il Behârî-il Hindî (Ölüm: 1119 hc.) (27)
28- Kâzî Muhammed b. Ali b. Muhammed b. Abdullah-iş Şevkânî (Ölüm: 1250 hc.) (28)
29- Sadık Muhammed Hasan Hân (Ölüm: 1307 hc.) (29)

Burada şunu da hatırlatmamız gerekir ki bu isimleri biz örnek olarak zikrettik; yoksa bu hadisin uydurma veya zayıf olduğunu itiraf eden Sünnî âlimlerin sayısı daha fazladır.

Mesela İbn-ül Mulakkin, İbni Teymiye, Celâl-ül Muhallî, Ebu Nasr-is Seczî, Ebuzer-il Halebî, Ahmed b. Kâsım-il İbâdî, Es-Sebukî, İbn-u İmâm-il Kâmiliyye, Mevlevî Nizâmuddin, Mevlevî Abd-ül Ali Bahr-ul Ulûm, Muhammed Nâsıruddin-il Albânî ve Seyyid Muhammed İbn-i Akil-il Alevî gibi âlimleri de bunlara ekleyebiliriz.


Açıklamamız gereken bir diğer husus da şudur ki, “Yıldızlar “ rivayetinin bazı nakillerinde “Ümmetimin ihtilâfı rahmettir” şeklinde bir söz de yine Resulullah’a isnad edilmiştir ki aynı senetle nakledildiği için o rivâyetin zayıf ve uydurma olduğunu söyleyenlerin sözleri doğal olarak bu rivâyet için de geçerlidir ki bunlardan bazılarının ismini örnek olarak zikredip geçiyoruz: Hâfız İrâkî, Hafız Muhammed b. Tâhir, Tabarânî, Deylemî, Muhammed Nâsıruddin-il Albânî ve…(30)

Rivâyetin Senedi Üzerine:
Gerçi bir önceki bölümde bir kısmının isimlerini verdiğimiz Ehl-i Sünnet âlimlerinin, rivayetin zayıflığını ve uydurma olduğunu teyit ve tasdik etmeleri, bizi rivâyetin senedini incelemekten müstağnî kılıyor; ama yine de bahsimizin tekmili ve hiçbir şüpheye mahal vermemek için rivâyetin senedi üzerinde de kısa bir incelemenin uygun olacağını düşünüyoruz.
Evet bu rivayet bildiğimiz kadarıyla altı sahabîden nakledilmiştir ki aşağıda teker teker ele alacağımız üzere bunların hiç birisinin senedi sağlam değildir:

*Abdullah İbn-i Ömer:
Bu rivâyet Abdullah İbn-i Ömer’den iki senedle nakledilmiştir; bu iki senedin birisinde ezcümle şu iki râvînin isimleri göze çarpmaktadır:


1- Abdurrahim b. Zeyd:
Buhâri’nin ve Nesâî’nin “Ez-Zuafâ” (Zayıf Râvîler) isimli kitaplarında, İbn-i Ebi Hâtem’in “El-İlel” kitabında, İbn-i Cevzî’nin “El-Mevzuât” ve “El-İlel-ül Mütenâhiye” kitaplarında, Zehebî’nin “Mizân-ül İ’tidâl”, “El-Kâşif” ve “El-Muğnî” kitaplarında, Hazrecî’nin “Hulâsat-u Tezhib-i Tehzib-il Kemâl” kitabında ve diğer çoğu ricâl kitaplarında bu râvî, “Hiçbir değeri yoktur”, “Çok yalancıdır”, “Çok yalancı bir habistir” gibi tabirlerle tanıtılmıştır.


2- Zeyd-ül Ammi:
Bu adam yukarıda bahsettiğimiz Abdurrahim’in babasıdır. Şevkânî Şöyle diyor: “O ikisi son derece zayıftırlar.” İbn-i Sa’d “Zeyd hadiste zayıftır demiştir. İbn-i Adiy ise onun hakkında “Onun bütün rivâyetleri ve ondan rivâyet eden bütün râvîler zayıftır” tespitinde bulunmuştur.(31)
Diğer senede gelince onda da ezcümle “Hamzat-ül Cezri” (Hamza b. Ebî Hamza en-Nasibi)’yi görmekteyiz. Onun hakkında ise ricâl âlimleri şu tabirleri kullanmışlardır: “Hadisi münkerdir”, “Hadisi terkedilmiştir”, “Hadisi atılmıştır”, “Bir şeye yaramaz”, “Hadis uyduran birisidir”, “Bir para etmez.” (32)

*2. Halife Ömer b. Hattab:
2. Halif’e Ömer’e dayandırılan rivâyette ise şu râvilerin ismi geçmektedir:
1- Naim b. Hammad:
İbn-i Cevzî onun hakkında şu tespitte bulunmuştur: “Naim (ricâl âlimleri tarafından) cerhedilmiştir.”
2- Abdürrahim b. Zeyd: Durumu açıklandı.
3- Zeyd-ül Ammî: Durumu açıklandı.

*Câbir b. Abdullah-il Ensârî:
Câbir’e dayandırılan rivâyet de iki senetle nakledilmiştir. Bu senetlerin birisinde rivâyet ta Mâlik b. Enes’e ondan da ta Câbire kadar uzanıyor; ancak Mâlik’ten aşağıya bütün râvîler meçhul ve tanınmayan kimselerdir. Bunu İbn-i Hacer Askalânî “Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf” isimli eserinde açıkça beyan etmiştir.(33)
Diğer sened de ise şu râvîlerin ismini görmekteyiz:


1- Ebu Süfyân:
İbn-i Hazm “Ebu Süfyân zayıftır” demiştir.(34)
2- Selâm b. Selim:
Yine İbn-i Hazm Bu râvî hakkında ricâl alimlerinden şu görüşleri nakletmiştir: İbn-i Hacer: “Selam zayıftır.” İbn-i Harâş: “O çok yalancıdır.” İbn-i Hıbbân: “O bir çok uydurma hadis rivâyet etmiştir.” Ardından da “Bu adamın zayıflığında icma edilmiştir” tespitini eklemiştir İbn-i Hazm.(35)
3- Hâris b. Gasîn:
İbn-i Abd-il Birr rivâyeti bu senedle naklettikten sonra Şöyle demiştir: “Bu sened hüccet olamaz; zira senette yer alan “Hâris b. Gasîn” meçhuldür ve durumu belli değildir. Yine Ebu Amr ve Zeynüddin-il İrâkî de onun hakkında aynı şeyi söylemişlerdir.(36)


*Abdullah İbn-i Abbâs:
Abdullah İbn-i Abbâs’a dayandırılan rivâyetin senedinde ezcümle şu râvîlerin ismi geçmektedir:


1- Süleyman İbn-iEbî Kerîme:
Ebu Hâtem Râzî, Celâlüddin Suyûtî ve Muhammed b. Tâhir onun zayıf olduğunu söylemişlerdir. İbn-i Adiy ise “Onun bütün hadisleri münkerdir” demiştir. Zehebî’nin tespiti ise şöyledir: “O, itibarsız ve bir çok münker (hadisin sahibidir.(37)


2- Cüveybır b.Said:
Bu râvî zayıflığı hakkında ricâl âlimlerinin söylediklerinden bazısı şöyledir: Nesâî ve Dârekutnî: “Hadisi terkedilmiştir.” Buhari Ali b. Yahya’dan Şöyle nakletmektedir: “Cuveybır’ın iki hadis naklettiğini biliyorum.” Ardından ikisini de naklederek onların zayıf olduğunu ortaya koymuştur. İbn-i Cevzî: “Cuveybır’a gelince, onun zayıf olduğunda icma etmişlerdir.” Ahmed b. Hanbel: “Onun hadisiyle iştigal edilmez.” İbn-i Muin: “Hiçbir şeye değmez.” Cevzecânî: “Onunla iştigal edilmez.” Ve benzeri bir çok tabir..(38)


3- Ez-Zahhâk b. Müzâhim:
Bu râvî hakkında da şu tabirler kullanılmıştır: “Bu adamdan hadis nakledilmezdi.” “Hadis hususunda zayıftır.” “Âlimler tarafından cerhedilmiştir.” Şu’be ve bir çok âlim ise onun İbn-i Abbas’ı görmediğini iddia etmişlerdir.(39)


*Ebu Hureyre:
Ebu Hureyre’ye dayandırılan rivâyetin senedinde “Cafer b. Abd-ül Vahid-il Kâzî el-Hâşimî” isimli râvînin ismi de geçmektedir. Rical kitaplarında bu şahıs da “Hadis uyduran”, “Hadis çalan”, “Yalancı”, “Hadisi terk edilen” vb. tabirlerle tanıtılmıştır.(40)
Arıca bilindiği gibi Ebu Hureyre’nin kendisi de bir çok Sünni alim tarafından muteber birisi olarak kabul edilmiyor.


*Enes b. Mâlik:
Enes b. Mâlik’e dayandırılan rivayetin senedinde ise “Bişr İbn-il Hüseyin” isimli bir râvînin ismini görmekteyiz ki rivâyeti Zübeyr b. Adiy kanalıyla Enes’ten nakletmektedir.


Zehebî “El-Muğnî” kitabında, Dârekutnî’nin onun hakkında “Terk edilmiştir.” ve Ebu Hâtem’in ise “O Zübeyr’in diline yalan uydurmuştur.” dediğini nakletmektedir. Bu râvî hakkında diğer rical alimlerinin yergilerini görmek için İbn-i Hacer Askalânî’nin “Lisân-ül Mizân” kitabına bakılabilir.(41)
Böylece bu rivâyetin bütün senetlerini incelemiş bulunuyoruz; gördüğünüz gibi bu senetlerin hiç biri sahih değil ve bazısında üç, bazısında iki ve bazısında da en az bir tane zayıf râvî olduğunu bizzat Ehl-i Sünnet’in kendi ricâl kitaplarına ve ricâl âlimlerinin görüşlerine dayanarak ispatlamış olduk.
Rivâyetin Muhtevası Üzerine:
Rivâyetin muhtevası hakkında da birkaç nükteyi hatırlatmakla yetineceğiz:
1- Eğer gerçekten bu rivayet doğru olsaydı ve Resulullah’ın etrafında bulanan sahabenin her birisi gökteki yıldızlar gibi olsaydı, o zaman mesela şu âyetlerin indirilmesinin bir anlamı olur muydu?: “Eğer o (Peygamber) ölür veya öldürülürse topuklarınız üzerine gerisin geriye mi döneceksiniz.”(42)
“Etrafınızda olan bedevilerden ve Medine ehlinden nifakı adet haline getirmiş nice münafıklar vardır ki sen onları bilmezsin; onları biz biliriz. Yakında onları iki defa azap edeceğiz; sonra da büyük bir azaba döndürüleceklerdir.” (43)
Eğer sahabenin hepsi âdil ve her biri bir hidâyet yıldızı olsaydı, Allah Resulü onlara hitaben: “Aman benden sonra kafirler olarak geri dönmeyin.” (44)

Veya: “Şirk sizin aranızda karıncanın ayak sesinden de gizli olacaktır.” (45)
Yada: “Çok geçmeden, ümmetim yetmiş üç fırkaya bölünecektir ki onlardan sadece birisi kurtuluşa erecektir…” (46) buyurur muydu?!
Yine Buhari ve Müslim gibi bir çok muteber kaynakta nakledilen şu hadis, sahabenin hepsinin âdil oluşu ve her birisinin bir hidâyet yıldızı olduğuyla bağdaşıyor mu acaba?: “Kıyamet günü ashâbımın önde gelenlerinden bazısını getirip amel defteri siyah olanlarla birlikte haşredecekler. Ben “Allah’ım! Onlar benim Ashâbım!” dediğimde, şu cevabı duyacağım: “Senden sonra bu Ashâbının neler yaptıklarını bilmiyorsun!” O zaman ben de o salih kulun sözlerini (Mâide, 117’de Hz. İsa’nın (s.a) sözü kastediliyor) tekrarlayacak “..Ve ben aralarında bulunduğum sürece amellerine şahittim onların, beni aralarından aldıktan sonra de kendin şahid oldun” diyeceğim. Bunun üzerine bana şöyle denilecek: “Sen aralarından ayrılır ayrılmaz bunlar mürted olup dinden çıktılar ve eski hallerine döndüler.” (47)


Bakın bu hadiste Allah Resulü açık bir şekilde kendisinden uzaklaştırılan kimselerin, ashabından olduğunu söylüyor. Bu da açıkça öyle her sahabî denen kimsenin hidayet yıldızı ve âdil olmadığını, dolayısıyla bahis mevzuumuz olan “yıldızlar” rivayetinin doğru olamayacağını ortaya koyuyor.
2- Sahabî ismi ile anılan birçoklarının hayat hikayeleri, bir çok amelleri ve icraatı bu rivâyetin doğru olamayacağının bir diğer açık kanıtıdır. Zira bunlardan bugün bile takdis edilen bir çoklarının, yalancılık, birbirine küfretme, iftirada bulunma, zina, şarap içme ve birbirleriyle savaşma ve birbirlerinin kanını dökme gibi Kur’an âyetleri ve Resul’ün sünnetiyle yasaklanan ve yapan kimselerin fâsık ve fâcir olup büyük azapları hak ettikleri, büyük günah ve kötülüklere bulaştıklarını bir çok muteber kaynakta okumaktayız ki arzu edenler ilgili kaynaklara baş vurabilirler. İstedikleri takdirde bunların bariz örneklerini biz de belgeleriyle birlikte kendilerine sunabiliriz.
Durum böyleyken söz konusu rivayeti doğru kabul edip bu amellere bulaşan kimseleri hidayet yıldızı olarak addetmeği siz akıl ve mantığınıza sığdırabiliyor musunuz ki Allah’ın Resulü’ne de böyle bir sözü yakıştırabilesiniz?! Yoksa Resulullah kendinden sonra meydana gelecek olaylardan haberi mi yoktu? En azından bu olayların meydana gelebileceğine ihtimal bile vermiyor muydu? Hayır kesinlikle böyle bir şey doğru olamaz. Zira yukarıda örnek olarak zikrettiğimiz âyet ve hadisler, bunun böyle olamadığını ve Allah Resulü’nün bu olaylardan haberdar olduğunu açıkça göstermektedir. Bu ise bu hadisin kesinlikle uydurma olduğunu ortaya koyuyor. Zira haberdar olduğu halde böyle bir şeyi buyurması asla düşünülemez.
3- Ashabın en azından bir kısmının arasında çoğu zaman şiddetli ihtilafların yaşandığını, bir çok konuda farklı düşündüklerini, hatta bu ihtilafların bazen kavga ve nizaya ve bilindiği gibi bazen binlerce insanın kanlarının akıtılmasına vesile olan savaşlara dönüştüğünü görmekteyiz (Cemel, Sıffın ve Nehrevan savaşları gibi). Biz bütün bunlarda, onları mazur bile görsek (ki böyle olduğunu kesinlikle kabul etmiyoruz) her birisinin farklı ve bazen taban tabana zıt görüş ve davranışlarının hidâyete götüreceğini kabul etmemiz asla mümkün değildir. Zira bu, Allah Resulü’nün ümmetini aynı zamanda çelişkili yollara ve hedeflere sevk ve teşvik ettiği anlamına gelir ki bu da hikmet ve hidayet, akıl ve mantık Resulü olan Habibi Kibriya’dan kesinlikle uzaktır. Kısacası bu rivâyetin böyle bir muhtevaya sahip olması onun uydurma olduğunu ispatlamaya yeter, artar bile.
Evet, bir şeyin meşhur olması bizi aldatmamalıdır. Nice meşhur görüş ve rivâyetler vardır ki ciddi bir araştırma ve incelemeye tabi tutulduğunda, esastan yalan ve uydurma olduğunu görürsünüz. Bugün muhakkik âlimler uzun, araştırmaların neticesinde onlarca sahabî ve râvinin uydurma olduğunu ve asla dünyada yaşamadıklarını ve mesela Seyf b. Ömer gibi zındıklıkla suçlanan, dinini dünyaya satmış bazı kıssacı ve yalancı râvilerin hayal ürünlerinden ibarettir. Arzu edenler Allame Murtaza Askerî’nin “Abdullah b. Seba”, “Yüz elli uydurma sahabî” ve “Uydurma raviler” kitaplarına müracaat edebilirler.

KAYNAKLAR:
1-İmam Ahmed b. Hanbel’in bu görüşü İbn-i Emir-il Hacc’ın “Et-Takrir-u Vet-Tahbir” kitabında, İbn-i Kudâme’nin “El-Müntahab” kitabında, yine Et-Teysir kitabında C.3, S.243 ve Silsilet-ül Ehâdis-iz Zaifet-i Vel-Mevzua, kitabında C.1, S.79 da nakledilmiştir.
2-Câmi-u Beyân-il İlm (İbn-i Abd-il Birr), C.2, S.89-90.
3-Câmi-u Beyân-il İlm (İbn-i Abd-il Birr), C.2, S.90, İ’lâm-ül Muvakkıin, C.2, S.223, El-Bahr-ül Muhit (Ebu Hayyan-il Endülüsî), C.5, S.528.
4-Söz konusu âlim bu görüşünü, zayıf râvîler hakkında yazdığı “El-Kâmil” adlı kitabında, Cafer b. Abd-ül Vâhid-il Hâşimî-il Kadî ve Hamzat-ün Nasibî’nin hal tercemesi bölümünde açıklamıştır.
5-Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf (ibn-i Hacer Askalânî), C.2, S.628.
6-El-Bahr-ül Muhit, C.5, S.528, Silsilet-ül Ehâdis-iz Zaifet-i Vel-Mevzua, kitabında C.1, S.78.
7-Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf (ibn-i Hacer Askalânî), C.2, S.628.
8-Câmi-u Beyân-il İlm (İbn-i Abd-il Birr), C.2, S.90-91.
9-Feyz-ül Kadîr-i Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr (El-Mennâvî), C.4, S.76.
10-İbn-i Cevzî bu görüşünü “El-İlel-ül Mütenâhiye Fil-Ehâdis-il Vâhiye” isimli kitabında ortaya koymuştur. Bak: Feyz-ül Kadir-i Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr, C.4, S.76.
11-Ebekât-ül Envâr kitabının nakline göre İbn-i Dıhye’nin bu görüşü “Ta’lik-u Tahric-i Ehâdis-i Minhâc-il Beyzâvî” kitabında zikredilmiştir.
12-El-Bahr-ül Muhit (Ebu Hayyân-il Endülüsî), C.5, S.527-528.
13-Mizan-ül İ’tidâl (Zehebî), C.1, S.413, C.2, S.102.
14-Ed-Dürr-ül Lakît Min-el Bahr-il Muhît, (Bahr-ül Muhit’in hamişinde basılmıştır), C.5, S.527.
15-İ’lâm-ül Muvakkıîn, C.2, S.223.
16-Zeyn-üd Din-il İrâkî’nin bu görüşü, İbn-i Adiyy’in “El-Kâmil” kitabında, Hamza b. Ebi Hamza Nasîbî’nin hal tercemesinde, Beyhakî’nin “El-Medhal” kitabında, “Tahric-u Ehâdis-il Minhâc” kitabından naklen Ebekât-ül Envâr kitabında nakledilmiştir.
17-Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf (Keşşaf tefsirinin hamişinde basılmıştır), C.2, S.628.
18-Et-Tahrir (Emir Padişah-il Hüseynî’nin şerhiyle), C.3, S.243.
19-Etakrir-u Vet-Tahbîr Fi-Şerh-it Tahrîr; bak: Et-Teysir-u Fi-Şerh-it Tahrir, C.3, S.243-244.
20-El-Mekâsid-ül Hasenet-u Fi-Beyân-i Kesirin Min-el Ehâdis-il Müşteheret-i Ale-l Elsine, S.26-27.
21-Feyz-ül Kadir Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr (Mennâvî), C.4, S.76.
22-Feyz-ül Kadir Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr (Mennâvî), C.4, S.76.
23-Kenz-ül Ummâl, C.6, S.133.
24-El-Mirqât-u Fi-Şerh-il Mişkât, C.5, S.523.
25-Feyz-ül Kadir Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr (Mennâvî), C.4, S.76.
26-Nesim-ur Rıyâz Fi-Şerh-i Şifâ-il Kâzî İyâz, C.4, S.423-424.
27-Müsellem-us Subût, C.2, S.241.
28-İrşâd-ül Fuhûl, S.83.
29-Hüsn-ül Ma’mûl Min İlm-il Usûl, S.56.
30-Bu konuda şu kaynaklara bakılabilir: El-Muğnî en Haml-il Esfâr-i Fil-Esfâr (İhya-ül Ulum’un Hamişinde basılmıştır), C.1,S.34, Tezkiret-ül Mevzûât, S.90-91, Silsilet-ü Ehadis-iz Zaifet-i Vel-Mevzûa, C.1, S.76-78.
31-İrşâd-ül Fuhûl, S.83. Feyz-ül Kadir, C.4, S.76.
32-Buhâri’nin ve Nesâî’nin “Ez-Zuafâ” (Zayıf Râvîler) isimli kitaplarında, İbn-i Cevzî’nin “El-Mevzuât” kitabında, Zehebî’nin “Mizân-ül İ’tidâl” ve “El-Kâşif” kitaplarında, Ebu Hayyân’ın “El-Bahr-ül Muhît” kitabında ve diğer rical kitaplarının çoğunda, bu râvînin ismi bölümüne bakılabilir.
33-Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf, (Keşşâf’ tefsirinin hamişinde basılmıştır), C.2, S.628.
34-Silsilet-ül Ehâdis, C.1, S.78.
35-Aynı kaynak.
36-Câmi-ül Beyân, C.2, S.90-91, İ’lâm-ül Muvakkıîn, C.2, S.223.
37-Bu konuda İbn-i Cevzî’nin “El-Mevzûât”ına, Zehebî’nin “Mizân-ül İ’tidal” ve “El-Muğnî”sine, İbn-i Hacer’in “Lisân-ül Mizân”ına ve Muhammed b. Tahir’in “Kanun-ül Mevzûât”ına ve diğer ricâl kitaplarına mürâcaât edilebilir.
38-Bu görüşler için şu kaynaklara bakılabilir: Nesâî ve Buhârî’nin “Ez-Zuafâ” isimli kitaplarına, İbn-i Cevzî’nin “El-Mevuât” kitabına, Zehebî’nin “Mizân-ül İ’tidâl” ve “El-Kâşif” kitabına …
39-Bu görüşler için Zehebî’nin “Mizân-ül İ’tidâl” ve “El Muğnî” kitaplarına ve İbn-i Hacer Askalânî’nin “Tehzib-üt Tehzib” kitabına bakılabilir.
40-Bu konuda İbn-i Hacerin “Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf” ve “Lisânül Mizân” kitaplarına, Zehebî’nin “Elmuğnî” ve “Mizân-ül İ’tidâl” kitaplarına, ve Suyûtî’nin “El-Liâl-il Masnûa” isimli eserine baş vurabilirsiniz.
41-Lisân-ül Mizân, C.2, S.21-23.
42-Al-i İmrân, 114.
43-Tevbe, 101.
44-İrşâd-ül Fuhûl, s.76
45-Feyz-ül Kadir, C.4, S.173.
46-El-Mezahib-ül İslamiyye (Muhammed Ebu Zühre), s.14.
47-Sahihi Buhâri, Mâide Suresi tefsirinde, “… Ve kuntu eleyhim şehîdâ…” babında ve Kitab’ul Enbiya, “…Ve ittehazallahu…” babında ve Sahihi Tirmizi, “Saffet-ul Kıyâme” ve “…Mâ câe fî şa’nul Heşr…” babları ve Tâhâ Suresi tefsiri kısmında.

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Tema Tasarım | Ozakajans.com